Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) bir haftadır olağanüstü günler yaşıyor. Bu süreç sıradan bir sınav sorusunun Vahdet Gazetesi tarafından 20 Ocak 2015 tarihinde manşetten verdiği habere[1] ve köşe yazısına[2] taşınmasıyla başladı. Dikkatlerin SBF üzerine çekilmesine neden olan sınav sorusu, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde okutulmakta olan “Türkiye’de Siyasal Hayat ve Kurumlar” dersinde, “Kürt meselesinin modern Türkiye tarihini çeşitli boyutlarıyla nasıl etkilediği” konusu çerçevesinde sorulmuştu.
Vahdet gazetesi bu sorunun peşine düşerek gerçeği hiçbir şekilde yansıtmayan iddialarla, SBF öğretim elemanı ve üyemiz Barış Ünlü’yü, SBF akademisyenlerini ve öğrencilerini doğrudan hedef gösterdi. Tetikçi Habervaktim sitesi de yaptığı haberde[3] Vahdet’e sahip çıkarak bu saldırıyı sürdürdü.
Vahdet gazetesinin haberinde yer alan ve skandal olarak nitelenen sınav sorusu, Türkiye’de siyasal hayata ve siyasal aktörlere yönelik nesnel bir analizi içermektedir. Bu soruyu skandal ilan etmenin kendisi skandaldır, trajikomiktir. Bu tetikçi gazeteye hatırlatmak isteriz ki, Kürt hareketi ve bu hareketin lideri Abdullah Öcalan, devlet tarafından da tanınmıştır ve halen kendisiyle müzakere yürütülmektedir.
Bu haberin ertesi günü, Güneş adlı diğer bir tetikçi gazetenin yazarı Talat Atilla[4] ise “dostu ve dürüstlüğünden sual etmediği” Ankara Üniversitesi Rektörünü “göreve” çağırdı. Dahası Talat Atilla’nın dostuna yaptığı çağrı yerini bulmuş gibi görünmektedir. Rektörlüğün bu konuyla ilgili olarak öğretim üyelerine gönderdiği basın açıklaması, bilimsel özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğünü amasız-fakatsız savunmaktan uzaktadır. Üzerine bir de Sünni Müslümanlığı tek kutsal kabul ederek dayatmacı, tektipleştirici yaklaşımı yeniden üretmektedir.
Farklı inançların özgürlüğüne, onların kutsallarına, inanmama özgürlüğüne saygı duymak bir yana onları bastırmak, asimile etmek yönündeki bu açıklama kabul edilemez. İktidarın hassasiyetlerine göre hassasiyet belirleyen bir yönetimle özgür bilim, eleştirel düşünce mümkün değildir. Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Cebeci Kampüsüne yapılan sistematik saldırılar karşısında takdiri kamuoyuna bırakmak değil, asıl terörize edenler hakkında yasal işlemleri başlatmak ve takipçisi olmak alınması gereken tavırdır. Çünkü soruşturulacak, cezalandırılacak olanlar ne üyelerimiz ne öğrencilerimizdir.
Demokrasi ve özgürlük temalı etkinliklerden ödleri kopan, güvenlik paradigmasına sıkışıp kalmış tetikçiler, kendilerinin bizzat yarattığı terör ortamı sayesinde varlık kazanabilmektedir. Faşizm ve ırkçılık konusundaki literatürden bihaber, ne yazdıklarının farkında olmayan kalemşorlar, iki bin yıllık “kanlı” tarihin nefret söylemini bir cümleye sığdıracak yeteneğe de sahipler. Üstelik kendi saldırganlıklarından mağduriyet yaratmak konusunda ustalar.
AKP tetikçilerinin nefret kusan, hedef gösteren söylemine karşı kararlılıkla duran Eğitim Sen, insan, toplum, doğa yararına üniversite fikrini hayata geçirmek için de mücadelesini aynı kararlılıkla sürdürecektir. Bu kalemşorlar ve gazeteler, üyelerimizi ve öğrencileri hedef haline getirmekte, fotoğraflarını yaygınlaştırarak ve asılsız iddialarla suçlayarak can güvenliklerini tehlikeye atmaktadır. Bundan kaynaklanacak herhangi bir olumsuz sonuçta gerekli bütün hukuki girişimleri başlatacağımız bilinmelidir.
Bilal’e anlatır gibi tane tane yeniden söylüyoruz! Bilimsel özgürlük, düşünce ve ifade özgürlüğü anayasa, yasalar ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler tarafından güvence altına alınmıştır. Hiç şüpheleri olmasın ki bu değerleri korumak ve yaygınlaştırmak için mücadelesini kararlılıkla sürdüren Eğitim Sen bu tetikçileri şaşırtmamaya, her saldırılarının karşısında durmaya devam edecektir.
Eğitim Sen Ankara 5 Nolu Üniversiteler Şubesi
[1] Vahdet Gazetesi, 20 Ocak 2015, “Bakan oğlundan Apo dersi”
[2] Batuhan Çolak, “Bu nasıl üniversite?”, Vahdet Gazetesi, 20 Ocak 2015,
[3] Habervaktim.com 22 Ocak 2015 “Vahdet Aposevicilerin Hedefinde”
[4] Güneş Gazetesi, 21 Ocak 2015