“Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” öncülüğünde bir araya gelen 1128 akademisyenin imzaladığı bildiriye dair Cumhurbaşkanından hükümete, YÖK’ten ulusal ve yerel medya organlarına kadar nefret ve tehdit dolu tepkilerin gelmesini yakından ve kaygıyla takip ediyoruz. Öncelikle barış talebiyle kaleme alınan bu bildiriyi sahipleniyor ve bildiriye imza atan tüm akademisyenlerin yanında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.
Yaşananlar ve yürütülen nefret kampanyası, onay vermediği her düşünceyi ve kişiyi suç kategorisine yerleştirme arzusuyla yanıp tutuşan hükümet ve yetkililerin, adeta ABD’deki McCarthyciler’i örnek alan ve 12 Eylül darbecilerini dahi geride bırakan bir akılla hareket ettiğini göstermektedir. Birileri tartışa dursun, hali hazırdaki yönetim aklı ile tüm disiplin, denetim ve suçlulaştırma teknikleri tek elde toplanarak “başkanlık” sistemi yaşama geçirilmek istenmektedir.
Üstelik bu hükmetme biçimi, elinde tuttuğu tüm aktörleri ileri sürmekten de çekinmemektedir! Örneğin, hükümete gösterdiği sadakat ile cezaevinden çıkan, karanlık ilişkileriyle tanınan bir mafya lideri, bildiriye imza atan akademisyenleri kastederek “Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız!” diye açıklama yapabilmektedir!
Katliam söylemleriyle akademisyenler tehdit edilirken, Üniversiteler Arası Kurul Başkanlığı “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” öncülüğünde yayınlanan bildiriyi tehdit olarak görmektedir! Köklerini hukuksuzluk, baskı, tasfiye ve talan üzerine yerleştiren YÖK ise barış talep eden akademisyenlerin değil savaş politikalarının yanında durarak, kurucularına ve siyasi iktidara olan vefa borcunu bir kez daha ödemiştir! Dolayısıyla imzacı akademisyenlere yönelik işten atma, soruşturma tehditleri savuran “rektatörleri” ile “hukuku askıya aldım” diyenlere verdiği fahri doktora unvanlarıyla ne kadar gurur duysa azdır!
İleri sürülen mafyatik aktörlerin, yapılan açıklamaların, etrafa saçılan nefret ve tehditlerin tek hedefi, AKP’nin politikalarını eleştiren ve onaylamayan tüm üniversite bileşenlerine diz çöktürülmesi ve üniversitelerdeki “ayrık otlarını temizlenmesidir”! Bunun adı faşizmdir!
Belirtmek istediğimiz diğer bir nokta ise mandacı arayışında olanlara dairdir! Mandacı tartışmasının hortlatılmasının tek amacının, “iç ve dış mihraklar” söylemiyle hali hazırdaki düşmanlaştırma politikalarını pekiştirmek olduğu açıktır! Üstelik bu tartışmayı açarken sanki Türkiye’yi emperyalistlerin üssü haline getiren; ABD istiyor diye Lübnan’a, Afganistan’a asker gönderip, Irak’a girebilmek için 1 Mart tezkeresini TBMM’ye getiren; kamu hizmetlerini uluslararası şirketlere peşkeş çekebilmenin derdine düşen; stratejik derinlik diye diye eli kanlı cihatçı çetelere her türlü desteği sunanların kimler olduğu ortaya saçılmışken söylenenler, inandırıcı olmaktan uzak ve gerçeği yansıtmamaktadır!
Söz konusu bildiriyi düşünce ve ifade özgürlüğü, akademik özgürlük kapsamında görmeyerek soruşturma tehdidinde bulunan YÖK, imzacıları “mandacılarla” ilişkilendirip vatana ihanetle suçlayan Cumhurbaşkanı ve akademisyenleri “hainlikle” itham eden medya kuruluşları bir gerçeği unutmamalıdır! Ne soruşturmalarınız, ne tehditleriniz ne de propagandanız hakikati çarpıtmaya, gizlemeye ve bizleri sindirmeye yetmeyecektir! Unutmayın ki tarih, bizleri de engizisyon mahkemelerinin karşısında doğru bildiğini söyleyenleri yazdığı gibi yazacaktır!
Eğitim Sen olarak, öncelikle bildiriye imza atan tüm akademisyenlerin can güvenliğinin sağlanmasını talep ediyor, bunun sağlanması için de tüm gücümüzle hareket edeceğimizin bilinmesini istiyoruz! Bildiriye imza atanlara yönelik tehditleri göğüsleyebilmek için örgütlü gücümüzle gerekli desteği sunacağımızdan, tehdit ve nefret içerikli yayın yapan ulusal ve yerel medya kuruluşları hakkında hukuki girişimlerde bulunacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır!
Hukuku askıya alan, etrafa tehditler savuran, yaşam hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerimizi yok sayanlar karşısında bir kez daha başta üyelerimiz olmak üzere tüm eğitim ve bilim emekçilerini, sendikamız etrafında kenetlenmeye davet ediyoruz. Böylesine zor günlerden çıkış yolunun, paylaşım ve dayanışma gücümüzü artıracak yan yana gelişlerimizde, dolayısıyla daha güçlü örgütlenmekte saklı olduğunun bilinmesini istiyoruz. Üniversiteleri kışlaya, kampüsleri külliyeye çevirmek isteyenleri engelleyebilmek için tüm emek ve demokrasi güçlerini harekete geçmeye çağırıyoruz!
EĞİTİM SEN MERKEZ YÜRÜTME KURULU
Baris icin tum caba ve calismalarin yanindayim.
Ozgurluk olan Barisin tarafiyim!
Baris icin imza veren Akademisyen dostlarim ahlaki bir durus gostermis
oldular.
Tumune Tesekkurler