Basında yer alan haberlere göre Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yükseköğretim Meclisi, YÖK Başkan Vekili Safa Kapıcıoğlu’nun katılımıyla bir toplantı yaparak vakıf üniversitelerinin geleceğine dair taleplerde bulunmuştur.
Vakıf üniversiteleri sahiplerinin ortak görüşlerini açıklayan Okan Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bekir Okan, vakıf üniversitelerindeki akademisyenlerin ücretleri ve statüleri ile AKP’nin uzun süredir iştahını kabartan özel üniversitelere ilişkin çarpıcı açıklamalar yapmıştır.
Basında yer alan haberlerde, 9 Şubat’ta gerçekleştirilen söz konusu toplantının tutanağında;
- “Kâr amacı güden şirket gibi üniversiteler” kurulmasının önemine değinilerek özel şirket statüsünde kurulabilecek üniversiteler için gerekli düzenlemelerin yapılması,
- “Vakıf üniversitelerinde görev yapan akademisyenlerin ücretleri, devlet üniversitelerindeki akademisyenlerin ücretinden az olamaz” şeklindeki yasa maddesinin kaldırılması,
- Böylelikle vakıf üniversitelerinin rekabet gücünün arttırılması,
- Vakıf üniversitelerinde burs kazanarak “ücretsiz şekilde öğrenim gören öğrenci” sayısının azaltılması,
- Üniversiteye yerleşme sisteminde kaldırılan baraj puanına benzer şekilde, dil baraj puanının da kaldırılması,
- Vakıf üniversitelerinin kamu bankalarına yatırdıkları gelirlerinin % 2’si tutarındaki teminatların kaldırılması ve
- “Eğitim kalite işidir. Kalite için bir taban fiyat belirlenmelidir” denilerek eğitimin alınır satılır bir hizmete dönüştürülmesi
taleplerinin bulunduğu kararlar yer almıştır.
Bu kararları açıklayan kişinin Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bekir Okan olması da oldukça manidardır. Çünkü Okan Üniversitesi’nin adı akademik özgürlüğe saygı ya da akademik niteliğiyle değil, haksız ve hukuksuz biçimde yürüttüğü işten çıkarma ve akademik tasfiye uygulamalarıyla öne çıkmaktadır.
Dolayısıyla “kâr amacı güden üniversiteler” talebi, haksız ve hukuksuz işten atmalar ve akademisyen ücretlerinin rekabeti düşürdüğü iddiası; öğrencilerin ücretsiz öğrenim görmesi hedefi, vakıf üniversitelerinin yürütmesi gereken kamu hizmeti anlayışına tamamıyla zıt ve anayasaya aykırıdır!
Ancak sermaye çevreleri ve TOBB uzun zamandır bu arzunun peşinde koşmaktadır. Kendileri gibi “devleti bir şirket gibi yönetmek ve çalışmak istemediğim memuru kolaylıkla işten çıkarabilmek istiyorum” diyenlerin bugün ülkeyi getirdikleri durum da tüm açıklığıyla ortadadır.
Halbuki vakıf üniversitelerinde görev yapan akademisyenlerin devlet üniversitelerindeki akademisyenlerle aynı mevzuata tabi kılınmasının arkasında, vakıf üniversitelerinin ürettiği hizmetin “kamu hizmeti” olması, bu nedenle de “kâr amacı gütmemesi”, “akademik özgürlük önündeki engelleri kaldırması” ve nitelikli bir öğrenme ortamını sağlaması gibi sorumluluklar bulunmaktadır.
Ancak baktıkları her yerde “para kazanmak” dışında bir şey görmeyen sermaye çevreleri ve TOBB, vakıf üniversitelerinin zaten cılızlaştırılmış bu niteliklerini güçlendirmeyi değil, tamamen ortadan kaldırmayı istemektedir. Çünkü dertleri Türkiye’de akademik niteliği arttırmak değil, öğrencilerin sırtından ve kamu kaynaklarını sömürerek daha fazla para kazanmaktır!
“Eğitim kalite işidir. Kalite için bir taban fiyat belirlenmelidir” talebi her şeyin özeti gibidir. Okuyunca bile utanmamız gereken bu talep, maalesef ülkemizde bir holding patronuyla YÖK Başkanvekili arasında pazarlık konusu olmuştur. Öğrencilerimizin nitelikli eğitim alması ve bu ülkenin geleceğine güçlü bir eğitimle atılması bu patronların, sermaye çevrelerinin umurunda bile değildir.
Bizler, vakıf üniversitelerindeki bilim emekçilerinin haklarını gözetmeyen, bu hakları ortadan kaldıracak ya da zayıflatacak, şirket statüsünde üniversiteye izin verecek, öğrencileri tamamen müşterileştirecek her adımın karşısında tüm örgütlü gücümüzle duracağız!
YÖK’ün sorunların çözümü için sermaye çevrelerini değil, bilim emekçilerini ve öğrencileri kendisine muhatap almasını istiyoruz. YÖK’e tavsiyemiz, haksız ve hukuksuz şekilde işten atılan, pandemi bahanesiyle haksız biçimde ücretsiz izine çıkarılan, sokaklarda üniversitelerin reklam broşürlerini dağıtmaya zorlanan akademisyenlere ve eğitim hakkı zayıflatılan öğrencilere kulak vermesidir.
Eğitim Sen ve VÜDAM olarak, sermaye çevrelerinin doymak bilmez iştahlarını gidermek yerine toplumun ve vakıf üniversitesi bileşenlerinin sorunlarına çözüm aranmasını istiyor, kabul edilmesi mümkün olmayan söz konusu tartışmaları ve çağrıyı tanımadığımızı kamuoyuna bildiriyoruz. Vakıf üniversitelerindeki bilim emekçilerini, katlanarak artarak sorunlarımız karşısında birlikte hareket etmeye davet ediyoruz.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
Vakıf Üniversiteleri Dayanışma Meclisi