2021-2022 eğitim öğretim yılında üniversitelerde yüz yüze eğitime başlanacağı, ancak bunun %40 oranında uzaktan eğitim yoluyla, %60 oranında da yüz yüze şekilde gerçekleştirilebileceği belirtilmiştir.
YÖK’ün ve YÖK Başkanı Erol Özvar’ın kamuoyuyla paylaştığı belge ve bilgilere yakından bakıldığında, tamamıyla yüz yüze eğitime başlanması yönünde bir hedef olduğu, ancak bu hedefin gerçekleşmesinin önündeki engellerin giderilmesi yönünde gerekli adımların atılmadığı görülmektedir.
Şöyle ki YÖK, hazırladığı “Küresel Salgında Eğitim ve Öğretim Süreçlerine Yönelik Uygulamalar Rehberi’’ ile “Kampüs Ortamına Yönelik Uygulamalar Rehberi” metinlerini üniversite yönetimleri ve kamuoyuyla paylaştı. Söz konusu metinlerde üniversitelerin kendi koşul ve şartlarını gözeterek alabileceği tedbirler sıralanmış olsa da üniversitelerin bu tedbirleri alırken yaşayacağı fiziki, ekonomik ve yapısal sorunlara ve bu sorunların çözümünde YÖK’ün ve siyasi iktidarın taşıdığı sorumluluklara yer verilmemiştir.
Örneğin, birçok üniversitede “normal” koşullarda temizlik yapılabilmesinde dahi personel yetersizliği yaşanmaktadır. Üniversitelerin Covid-19 salgınına dair özel tedbirler alabilmesi, gerekli hijyen ortamının ve dezenfektanın sağlanabilmesi, sınıfların özel kimyasallarla temizlenebilmesi için hem ek personele hem de ek bütçeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Salgın öncesinde derslik kapasitelerinin bazı bölüm kontenjanlarını karşılamadığının bilinmesine rağmen sınıflarda uygulanacak fiziksel mesafenin birçok üniversitede uygulanabilir olmayacağı ortadadır. Bu nedenle sadece “mesafeyi sağlayın” demekle, gerçekçi bir çözüm üretilmeyeceği de görülmelidir.
Kaldı ki seyreltilmiş sınıfların oluşturulabilmesi, ikili ya da üçlü öğretime geçilebilmesi, bunlar yapılırken de öğretim elemanlarının ve idari, teknik personelin özlük haklarının korunabilmesi de planlamaya ihtiyaç duymaktadır.
Ayrıca salgın döneminde işsizliğin arttığı, yoksulluğun derinleştiği, öğrencilerin işçileştiği, temel gıda ürünlerine ve elektriğe, doğalgaza ağır zamların geldiği bir dönemde üniversite öğrencilerini ve ailelerini ağır ekonomik zorlukların beklediği de unutulmamalıdır.
Bu nedenle, öğrencilerin barınma, beslenme ve ulaşım ihtiyaçlarının ücretsiz karşılanması için politika oluşturmamak, bu ve benzeri temel ihtiyaçların öğrencilerin ve ailelerin omuzlarındaki ekonomik yükünü göz ardı etmek de sorunu derinleştirecektir.
Sayısı arttırılabilecek bu sorunlar göz önüne alınırsa, çözüme yönelik gerçekçi adımların atılmaması nedeniyle “acil uzaktan öğretim” uygulamasına fiili bir yönlendirmenin olacağı, yüz yüz eğitime başlanması konusundaki vurguların “temenninin” ötesine geçemeyeceği unutulmamalıdır.
Üstelik üniversite bileşenlerinin aşılanma düzeylerine dair net bir bilginin paylaşılmaması da tedirginliklerin artmasına ve yüz yüze eğitimin başlamasına dair çeşitli düzeylerde kaygı oluşmasına neden olmaktadır.
Eğitim Sen olarak, belirttiğimiz sorunların çözümü için daha ciddi ve gerçekçi adımların hızla atılması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Üniversitelerin yüz yüze eğitime geçebilmesi için yükseköğretim kurumlarında görev yapan tüm emekçiler ve öğrenciler aşılanmalıdır. Bunun için aşı programında gerekli düzenlemeler yapılmalı ve izlenecek yol haritası kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Üniversitelerde aşılamayı ve sonrasındaki süreci takip etmek üzere iş yeri hekimliği oluşturulmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanları görevlendirilmelidir. Gerek YÖK gerekse de üniversite yönetimleri salgının seyriyle ilgili olarak “şeffaflığı” temel ilke edinmeli, üniversite bileşenlerine ve kamuoyuna düzenli bilgilendirme yapmalıdır.