Yaşanmakta olan bu zor günleri dayanışma ve yan yana durarak aşacağımıza olan inancımızla tüm eğitim ve bilim emekçilerini, öğrencilerimizi ve değerli halkımızı saygıyla selamlarız. Olağanüstü bir dönemin içerisinde olmamız ve bundan dolayı da süreci yakından takip ederek, kamu yöneticilerini uyarmak, kamuoyunu bilgilendirmek ve gerektiğinde sorumluluk almak gibi görevlerimiz olduğunun farkındayız. Bu nedenle de, gerekli zamanlarda yayınlayacağımız açıklamalarla yaşananları, görüşlerimizi ve yapılması gerekenleri kamuoyu ile paylaşacağız. Bugün, bu açıklamaların ilkini yayınlıyoruz.
- Salgın tehdidinin başladığı ilk günden bu yana MEB ve YÖK’e, süreci sendikalar ve bu alanda bulunan kitle örgütleri ile beraber sürdürme çağrısı yapmamıza rağmen, henüz bu çağrımıza olumlu yanıt alamadığımızı belirtmek gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, bu salgın tehdidine karşı verilecek mücadelenin sonuçlarını ve başarısını belirleyecek en önemli unsur ortak akıl ve dayanışma olacaktır. Bu nedenle MEB’i ve YÖK’ü bugüne kadar sürdürdükleri tutumdan vazgeçerek sendikalarla ve kitle örgütleri ile yan yana gelmeye çağırıyoruz.
- Salgın tehdidine karşı bütünlükle mücadele etmek esastır. Bu mücadelenin ise bilimin öngördüğü şekilde ve azami özenle yürütülmesi gerekmektedir. Aksi durumda, faydadan ziyade zararla karşılaşma olasılığı yüksektir. İstanbul Valiliği’nin onayı ile MEB’e bağlı olarak çalışan 884 memur ve hizmetli sağlık kurumlarında görevlendirilmiştir. Kuşkusuz salgın tehdidine karşı yürütülecek mücadelede her kamu görevlisi üzerine düşeni yapacaktır. Ancak, söz konusu eğitim emekçilerinin mesleki formasyonu ve deneyimi, sağlık kurumlarında çalışmaya uygun değildir. Ayrıca, salgın tehdidine karşı kamu görevlilerinin azami özenle mücadele etmesi gereken bir durumda, her hangi bir önlem ve hazırlayıcı eğitim verilmeden söz konusu eğitim emekçilerinin sağlık kuruluşlarında görevlendirilmesi farklı sorunlara neden olabilir. İstanbul Valiliği’nin bu hususları dikkate alması gerektiğinin altını çizeriz.
- Eğitim ve bilim iş kolunda öğrencilerin okullarda ve üniversitelerde bulunmamasına rağmen idari personelle, üniversitelerde akademik personel iş yerlerine gitmeye devam etmektedir. Bu durumda olan çalışanlar, yaşanan süreçten olumsuz etkilenmemeleri ve herhangi bir sağlık sorunu yaşamamaları için idari izin kapsamına alınmalıdır.
- YÖK Başkanı, 23 Mart Pazartesi günü üniversitelerin uzaktan eğitime başlayacağını açıkladı. Ancak üniversitelerin eşit koşullara ve olanaklara sahip olmadığı dikkate alındığında, bu kararın farklı eşitsizlikler ve sonuçlar üreteceği açıktır. Bu anlamıyla, YÖK’ün bu alanda oluşabilecek olası sorunları öngörerek, gerekli önlemleri alması gerektiği açıktır.
- MEB bünyesinde çalışmakta olan 80 bin civarında ücretli öğretmen bulunmaktadır. Tüm öğretmenlerin kadrolu atanması ısrarımıza rağmen, MEB ücretli öğretmen görevlendirmeyi çeşitli nedenlerle tercih etmektedir. MEB tarafından alınan kararla tüm öğretmenler idari izinli sayılmış ve bu şekilde ekonomik olarak kayıp yaşanmasının önüne geçilmiş ancak ücretli öğretmenler, mevzuat gerekçe gösterilerek, bu kapsamın dışında tutulmuştur. Zaten çoğunlukla çalışırken de asgari ücretin altında gelirleri olan “ücretli öğretmen” arkadaşlarımızın tüm ekonomik gelirleri ortadan kalkmış durumdadır. Açıklanan ekonomik destek paketinin emekçilere dönük değil de, daha çok işletmeler için hazırlanmış olması da sorunun gündemde olmadığı düşüncesinin oluşmasına neden olmaktadır. Konunun acilen gündeme alınarak, arkadaşlarımıza çalışırken aldıkları ücret tutarında ödeme acilen yapılmalıdır.
- Yaşanılan sorunun ne kadar devam edeceği bilenemediği için, çalışanların her türden ekonomik kayıplarının karşılanmasına dönük önlemler şimdiden alınmalıdır.
- Rehabilitasyon merkezlerinde çalışan eğitim emekçileri, çalıştıkları iş yerlerinin kapalı olmasından dolayı ücretsiz izne çıkmaya ve yarım ücret almaya zorlanmaktadır. Arkadaşlarımızın yaşadıkları sıkıntılar ve hakları yok sayılmakta, adeta açlığa mahkûm edilmektedirler. MEB ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sorunun çözümü için adım atarak, sayıları 60 bine yaklaşan eğitim emekçisinin işverenin insafına bırakıldığı bu durumu değiştirmesi gerekmektedir. Özel okullar başta olmak üzere tüm özel öğretim kurumlarında bu dönemde hak kayıpları yaşandığı veya yaşanacağı açıktır. Özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçilerinin hak kaybı yaşamaması esastır. MEB’in bu konuyla ilgili önlemleri, sorunun muhatapları ile birlikte zaman geçirilmeden alması gerekmektedir.
- MEB son birkaç gündür, meslek liselerinin maske ve temizlik malzemesi ürettiğini ifade etmekte, üretilen ürünlerin fiyat listesini dahi yayınlamaktadır. MEB’e bağlı tüm okulların kapalı olması, öğrenci ve öğretmenlerin sağlık tedbirleri nedeniyle evlerinde olması gereken bir dönemde, meslek liselerinin açık olması, öğretmen ve öğrencilerin ise okulda olması oldukça düşündürücü ve kaygı vericidir. Milli Eğitim Bakanı’nın bu konu ile ilgili bugün katıldığı bir programda yaptığı açıklamaları da kaygı ile izlediğimizi belirtmek isteriz. MEB’in bu uygulaması öğretmen ve öğrenci sağlığı açısından tartışmalıdır. Dönem, gelir elde etme, meslek liselerinin reklamını yapma dönemi değil, insan sağlığını koruma dönemidir. Bu nedenle, söz konusu gereksinimin bu işin uzmanı olan emekçiler tarafından gerekli önlemlerin alındığı koşullarda üretilmesi esastır. Ayrıca, meslek liseleri ve mesleki eğitim merkezlerinde bulunan öğrencilerin bu dönemde işletmelerde mesleki eğitimlerinin (staj) devamı, öğrencilerin ve öğretmenlerin sağlığı açısından ciddi sorunlar oluşturacaktır. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü gecikmeden bu konuyla ilgili gerekli önlemleri almalıdır.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası EĞİTİM SEN, bu zor günleri birlikte aşacağımıza olan inancıyla kamuoyuna saygıyla sunar.