OHAL döneminde yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnameler ile haksız ve hukuksuz biçimde görevlerinden ihraç edilen, aradan geçen 4 yılı aşkın süre boyunca dosyaları OHAL Komisyonunda bekletilen arkadaşlarımızın görevlerine geri dönmesi için 9 Şubat 2021 tarihinde Eğitim Sen Ankara Şubeleri tarafından ortak basın açıklaması gerçekleştirildi.
BASINA VE KAMUOYUNA
Mücadele tarihi boyunca darbelerin, baskıların ve anti demokratik uygulamaların hedefi olan Eğitim Sen, nereden gelirse gelsin her zaman darbelere karşı olmuş, darbelerin asıl hedefinin emek ve demokrasi mücadelesi olduğunu savunmuştur. Beş yıl önce gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişimi başarısız olmasına rağmen, 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL ve ardından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile iktidar, ‘darbecilerle hesaplaşmak’ adı altında kendisi için tehdit olarak gördüğü tüm kesimleri hedef almış, siyasi ve idari tasarruflarla kitlesel ihraç politikasını benimsemiştir.
OHAL döneminde bugüne kadar çıkarılan KHK’lerle 135 bini aşkın kişi fişleme, müdür/kurum kanaati, sosyal medya paylaşımları, sosyal çevre soruşturması, sendika üyeliği, banka hesabı vb gibi normal koşullarda asla suç olarak değerlendirilemeyecek gerekçelerle kamudan ihraç edilmiş, hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. Bu durum bakanlıklar bünyesinde kurulan ‘İhraç komisyonları’ eliyle hala devam ettirilmektedir.
OHAL KHK’leri ile MEB’den 34 bin 393 kişi, yükseköğretim kurumlarından 7 bin 312 kişi (5 bin 904 akademisyen, bin 408 idari personel) kamu görevinden çıkarılmıştır. 15 Temmuz darbe girişimi sürecine katıldıkları iddiasıyla ihraç edilen asker sayısı 15 bin 584, polis sayısı ise 32 bin 93 iken benzer suçlamalardan dolayı eğitim ve yükseköğretim alanında yaşanan toplam ihraçların sayısı 41 bin 705’tir. İhraç edilen eğitim ve bilim emekçisi sayısı asker ve polis sayısından fazladır.
Herkesin çok iyi bildiği gibi, hukuken somut delillere, yargı kararlarına, mevzuata uygun yürütülen idari soruşturmalara dayanmayan tüm kararlar yasa dışıdır. Bu nedenle KHK ihraçlarının hukukla, adaletle açıklanacak hiçbir yanı yoktur. Kamuda yaşanan ihraçların niteliğine, kararların alınış şekline, ihraç edilenlere ‘savunma hakkı’ bile tanınmamasına bakıldığında OHAL ve KHK’lara gerekçe olarak gösterilen ‘darbecilerle mücadele’ söyleminin gerçeği yansıtmadığı açıktır.
Bugüne kadar haklarında soruşturma yürütülen ve savcılıklar tarafından takipsizlik kararı verilen, aralarında Eğitim Sen üyelerinin de bulunduğu, on binlerce eğitim ve bilim emekçisinin görevlerine geri dönmesinin önünde herhangi bir yasal engel yoktur. Bu açık gerçeğe rağmen, arkadaşlarımızın görevlerine başlatılmaması hukuksuzluğun geldiği aşamayı göstermektedir.
Eğitim ve bilim emekçilerinin iç hukuk ve uluslararası hukukta güvence altına alınan demokratik haklarını kullandıkları için suçlanmaları, ihraç ve sürgün cezaları ile karşı karşıya kalmaları kabul edilemez. En temel sendikal faaliyetlerimizin adli ve idari soruşturma, ceza konusu yapılamayacağına dair sayısız mahkeme ve AİHM kararı olmasına karşın yargı kararlarının yok sayılması, hukuka ve demokrasiye karşı açık bir meydan okuma anlamına gelmektedir. OHAL KHK’lerinden güç alarak her türlü hukuksuzluğa imza atanlar yargı önünde mutlaka hesap vereceklerdir. Bir kere daha ifade ediyoruz; OHAL Komisyonu lağvedilmeli ve hukuksuz şekilde ihraç edilen arkadaşlarımız bir an önce görevlerine iade edilmelidir.
Değerli Basın Emekçileri,
5 Şubat 2021 tarihinde MEB Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçme ve Görevlendirme Yönetmeliği yayınlandı. MEB’in hazırlayıp sendikalara gönderdiği taslak yönetmelikte bulunmayan “sözlü sınav” yönetmeliğe son anda yeniden dahil edildi.
Genel olarak tüm kamuda, özellikle eğitimde benimsenen sözlü sınavların sonucunu belirleyen, sınava giren adayların yeterlilikleri ya da niteliklerinden ziyade sınavı yapanların siyasal ideolojik tutumları ve buna bağlı olarak oluşan öznel yargıları olmaktadır. Sözlü sınavın torpil ve siyasal kayırmacılığa en elverişli sınav biçimi olduğu açıktır. Bugüne kadar yapılan sözlü sınavların sonucunu belirleyen “liyakat” değil “sendikal ve siyasal yakınlık” olmuştur.
MEB, eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde ‘sözlü sınavı’ gibi doğrudan torpili çağrıştıran yöntemlerden derhal vazgeçmeli, liyakatin temel alındığı, bilimsel ve objektif kriterlere dayanan, demokratik katılımla kimsenin kafasında soru işareti bırakmayacak ölçütler belirlemelidir.
Değerli Basın Emekçileri,
MEB bütçesinden Maarif Vakfına 1 milyar 231 milyon 98 bin TL aktarılmasına dair karar, 04 Şubat 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayınlandı. Maarif vakfına ayrılan kaynakla 1 milyon 600 bin öğrencimize tablet alınabilirdi. Tableti veya interneti olmadığından dolayı uzaktan eğitime erişemeyen 5 milyon civarında öğrencimizin olduğu bilinmelidir. MEB bütçesi, öncelikle uzaktan eğitime erişemeyen öğrenciler, okulların güvenle açılabilmesi için alınacak önlemler ve gerekli koruyucu malzeme için kullanılmalıdır.
Değerli Basın Emekçileri,
Salgının halen etkisini sürdürdüğü ve vaka sayılarının yeniden yükselişe geçtiği günleri yaşıyoruz. Okulların açılması ile ilgili tartışmaların devam ettiği bugünlerde öğretmenlerin aşılanması başta olmak üzere, okulların açılabilmesi için gerçekçi ve geçerli önlemlerin alınmadığını gözlemlemekteyiz. Okulların güvenli şekilde açılabilmesi için MEB’e bir kez daha sesleniyoruz; Öğretmenler bir an önce aşılanmalı, okullara gerekli kaynak ve malzeme sağlanmalı, yeterli sayıda öğretmen ataması yapılmalı, okullar salgında açılmaya fiziki olarak hazır hale getirilmeli, öğretmenlere ve öğrencilere düzenli test yapılması için gerekli hazırlıklar yapılmalıdır.
Değerli Basın Emekçileri,
Eğitim Sen olarak, demokratik tepkileri ve talepleri nedeniyle tutuklanan, gözaltına alınan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri başta olmak üzere, gözaltına alınan ve tutuklanan tüm gençlerin hızla serbest bırakılmasını istiyoruz.
Emekten, demokrasiden ve barıştan yana herkesi gençlerimize, akademiye ve üniversitelere sahip çıkmaya davet ediyoruz. Biz eğitimciler sınıflarımızda öğrencilerimiz demokrasiyi yaşayarak öğrensinler, sınıf başkanlarını kendileri seçsinler diye onları teşvik ediyoruz ve başkanlarını kendileri seçiyorlar. Üniversite bileşenlerinin kendi rektörlerini seçememesi ülkemizdeki demokrasinin de göstergesidir. Rektörlerin üniversite bileşenlerinin iradesiyle seçilmesini engelleyen düzenlemenin değiştirilmesi için, TBMM’de grubu bulunan siyasi partileri sorumluluğa davet ediyoruz!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN EĞİTİM SEN!
EĞİTİM SEN ANKARA ŞUBELERİ