Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığının sokakta, evde, işte, derste yani yaşamın her alanında; aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde inşa edildiği ataerkil egemen işleyişte, eğitim sistemi bu eşitsizliklerin sürdürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’deki eğitim sisteminin özellikle kadınların ve kız çocuklarının geleneksel cinsiyet rollerini meşrulaştıran yapısı, AKP-MHP iktidar bloğunun muhafazakâr ve gerici cinsiyet anlayışı ile birlikte derinleşmektedir.
Yasal zeminde eğitimde cinsiyet eşitliğini düzenleyen hükümler tanımlanmış, kız ve erkek öğrenciler yasalar önünde eşit sayılsa da; eşit olmayan güç dağılımlarının var olduğu bir toplumda ve eğitim sisteminde, uygulamada kadın ve erkek eşitliğinden söz etmek mümkün değildir. Günümüzde kadınların ve kız çocuklarının okuma yazma ve okula erişim oranları geçmiş yıllara göre artış göstermektedir. Ancak okula erişim yeterli değildir. Kız çocukları toplumsal yaşamın her alanında ciddi boyutlarda şiddet riski altında bulunmakta, cinsiyetleri nedeniyle daha fazla ayrımcılığa maruz kalmakta, karar alma süreçlerinde dikkate alınmamaktadırlar.
Kadınların yaşamda eşit fırsatlara erişmesi, cinsiyetçi kalıp yargılardan kurtulması ve yasal haklarını kullanabilmesi için cinsiyetçi öğelerden arındırılmış, bilgi ve becerilerini geliştirerek onları güçlendiren eğitim politikalarına ihtiyaç vardır. Ancak, geleneksel kadınlık rollerini İslami kurallar ile meşrulaştırmaya çalışan Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin en önemli unsuru olan ders kitaplarıyla ve gizli/örtük müfredat ile aile yaşamını kutsayan ve kadını yok sayan politikaların sürdürücüsü olmaktadır. Eğitim müfredatı eleştirel düşünceyi engelleyerek sorgulamayan bireyler yetiştirmeyi hedeflemekte, kız çocuklarına ve kadınlara dayatılan geleneksel yaşam biçimini yeniden üretmektedir. Tekçi, gerici, cinsiyetçi müfredat ile ayrımcılık derinleşmekte, cinsel yönelim farklılıkları da yok sayılmaktadır. Karma eğitime yönelik müdahaleler, eğitimin dinselleşmesi ve çocukların geleneksel rol kalıpları ile yetiştirilmesine yönelik politikalar şiddetin ve cinsel istismarın da önünü açmaktadır.
Yaşamın doğal akışına ters, gerici, ayrıştırıcı ve cinsiyetçi politikaların son örneklerinden biri Ankara’da yaşandı. Mamak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Mamak Belediyesinin birlikte organize ettiği Ilgaz kayak merkezi gezisine kız ve erkek öğrencilerin farklı günlerde ayrı gruplar halinde götürüleceği ortaya çıktı. Artık sıklıkla karşılaştığımız bu tür uygulamalar, siyasal iktidarın uzun süredir laik, bilimsel ve karma eğitime yönelik yürütmekte olduğu saldırı politikaların somut birer sonucudur. Bu tarz ayrıştırıcı uygulamalar 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na ve Anayasa’ya göre suçtur ve kabul edilemez.
Bu bağlamda, Eğitim Sen olarak ders kitaplarından okulda kurulan sosyal ilişkilere ve öğrencilere benimsetilen toplumsal rollere dek uzanan eşitsizlik biçimlerinin farkına varılmasını ve bunlarla mücadele etmeyi sürdürüyor, toplumsal cinsiyet eşitliğini sendikal mücadelenin temel başlıklarından biri olarak görüyoruz. Bu perspektifle, başlatmış olduğumuz toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi yaşamsaldır kampanyası kapsamında 8 Mart Kadınların Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününde bir ders saatinde toplumsal cinsiyet eşitliği dersi işliyoruz.
Sendikamız 8 Mart’ta, kız ve erkek çocuklarının oynadığı oyuncakların dahi nasıl farklılaştığını öğrencilerde bilince çıkartacak, atasözlerinin dahi kadına yönelik şiddeti beslediğini anlatacak etkinlikler planlanmaktadır. Bu etkinlikler kapsamında sınıfta öyküler anlatılması, kadın ve erkekle ilişkilendirilen sembollerin tartıştırılması, cinsiyet kalıpları ile ilgili öğrencilerde sorgulayan bir yaklaşım geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bir ders saatini kapsayacak bu etkinlikler farklı yaş gruplarına göre planlanmıştır.
Bizler Eğitim SEN ’li öğretmenler olarak çocukların eğitimi sırasında kullanılan her türlü materyalin toplumsal cinsiyet eşitliği açısından incelenmesini, ayrımcı öğelerden arındırılmasını talep ediyoruz
Geçmişten bugüne mücadele ettiğimiz talepleri bir kez daha ifade ediyor, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu’nu taleplerimizin karşılanması için etkin politika üretmeye çağırıyoruz.
- Siyasi iktidar, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu aracılığıyla uluslararası sözleşmelere atılan imzaların gereğini yapmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi tüm kademelerde ve üniversitelerin tüm bölümlerinde ders olarak okutulmalıdır.
- Eğitim öğretim müfredatı, cinsiyet eşitliği perspektifi esas alınarak yeniden düzenlenmelidir.
- Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlamak için cinsiyet eşitliği sağlayan mekanizmalar uygulanmalı, cinsiyet eşitliğinin esas alındığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır.
- “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Ayrımcılık ve Mobbing” başlıkları hizmet içi eğitim konuları haline getirilerek tüm eğitim emekçilerinin bu eğitimleri alması sağlanmalıdır.
- İstanbul Sözleşmesi’nin feshi iptal edilerek, sözleşme etkin bir biçimde uygulanmalıdır.
Her biri yaşamsal değerde olan taleplerimiz için, iş yerlerimizde, sokaklarda ve yaşamın her alanında taleplerimiz karşılanana dek eşitlik ve özgürlük mücadelemizi büyüterek sürdüreceğiz. 8 Mart’ta tüm eğitim emekçilerini toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi için bir ders saatini ayırmaya davet ediyor, tüm kadınların 8 Mart Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü kutluyoruz.