1. Polis ordusu eşliğinde orman katliamı
ODTÜ, dört yıl sonra, yine yol eylemleri sırasında Ahmet Atakan’ın Hatay’da kolluk kuvvetleri tarafından öldürülüşünün yıl dönümünde aynı bitmek bilmeyen iştahın hedefi haline getirildi. Bir gecede yüzlerce kamyon, iş makinası ve polis eşliğinde ablukaya alındı. Basına yansıdığı kadarıyla talimat Tayyip Erdoğan tarafından verilmiştir. İktidar ve onun yol sevdalısı belediye başkanı Melih Gökçek yine tatil zamanında bir gece vakti ve her zamanki gibi korkakça ormanlarımıza saldırmışlardır. ODTÜ bileşenleri tarafından kabul görmeyen bu kıyım ancak zor aygıtlarının korumasında, korku salarak gerçekleştirilebilirdi. Nitekim öyle de oldu, ODTÜ polisin istilasına uğradı. ODTÜ’lüler alana yaklaştırılmadı. Rektörlük anlaşmasını uygulatabilmek için polisin kampüse girişine izin vermiştir.
2.Yaratılan kayıp algısı gerçeği yansıtmıyor
Kesim alanında yapılan incelemelere göre açılan alanın 90-100 metre olduğu görüldü ve bu kamuoyuna ODTÜ ormanını sahiplenenler tarafından duyuruldu. Rektörlük ve belediye arasındaki yol anlaşması hakkında Rektörlük tarafından gönderilen e-postalarda ise 38 metre rakamı çokça telaffuz edilerek küçük bir kayıp algısı yaratılıyordu. 5 kilometre uzunluğunda bir hat ile ODTÜ ormanı bölünmüş, 270 metrelik orman bandı orman ekosisteminin dışına çıkarılmıştır. Alanın seyrek ağaçlı orman alanı olması kıymetini azaltmamaktadır. Açıklıklar içeren ormanlık alanlar heterojen yapısı sayesinde büyük bir biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapar. Bu şekilde bütünlüğü bozulan orman alanı 150 hektarın üzerindedir. Ayrıca kamyonlar için servis yolları açıldığı görülmektedir.
3.Şeffaflık görüntüdedir, protokol gizli tutulmuştur
ODTÜ Rektörlüğü ve belediye arasında imzalanan, YÖK ve valilik gözetimindeki protokol metni ancak kamuoyunun baskısı sonucunda ve valilik tarafından ilan edilmiştir. Oysa Rektörlük demokratik bir tutum ile metni denetlenebilmesi için imzalanır imzalanmaz kamuoyunun bilgisine sunmalıydı. Ayrıca görüşmeleri ODTÜ adına kimlerin yürüttüğü en baştan şeffaf olmalıydı.
4.ODTÜ bileşenlerinin görüşleri alınmamıştır
ODTÜ Rektörlüğü bu kadar önemli ve büyük bir infial yaratma potansiyeli taşıyan bir konuda elbette gelişmeleri duyurmak zorundaydı. Ancak süreç içerisinde nasıl davranılacağı konusunda akademisyenler, ODTÜ çalışanları ve öğrencilerin görüşleri alınmamıştır. Hâlbuki seçilmemiş bir Rektör olarak Mustafa Verşan Kök’ün yapması gereken böyle bir ortamda ODTÜ’nün birliğini sağlamak adına her kesimle temasta olmaktı. Bilhassa kampüs alanına yeni müdahalelerin gündeme gelmesi ile ODTÜ’nün bütünlüğü adına tavır alan bileşenlere karşı. Ancak Rektörlüğün bu süre içindeki tutumu dinlememek, sözlü ve yazılı sataşmalarda bulunmak ve soruşturmalar açmak olmuştur. Ortada bir başarı değil oldubitti vardır.
5.Yönetim sahada değildir
Sahada yönetimin varlığı sezilmemekte, bütün kontrol ve inisiyatif belediye ekiplerindedir. Yani hamle üstünlüğü her hafta en az bir ODTÜ düşmanı tvit atan, gözü Eymir’de olan Melih Gökçek’te ve zamanında polis istilası ile kampüse gelip ODTÜ Ayakta eylemleri ile gitmek zorunda kalan Tayyip Erdoğan’dadır. Bu da üniversitemize husumetle yaklaşılmasını mümkün kılmaktadır. İnşaatın başlangıç zamanı konusunda Rektörlük bilgilendirilmemiştir. Ağaçlar karga tulumba kâh köklenerek kâh gövdesinden kesilerek alan düzlenmiştir. Protokole göre taşınması uygun olan ağaçların nakledileceği söyleniyordu. Rektörlük alanda olsaydı protokole uyulmasını zorlayabilirdi. Bu durumda tünel yapılması gereken alan da ben yaptım oldu anlayışının insafına kalmış durumdadır.
6.Yasadışılık ve protokolün askıda olması
ODTÜ ormanı da Orman Yasası’nda yer alan kısıtlamalara tabidir. Dolayısıyla yol yapımı için gerçekleştirilen protokolün ve sonucunda gelişen işlemlerin yasaya uygunluğu, yani kanuni olup olmaması hakkında ciddi şüpheler mevcuttur. Alan işaretlenmemiş, ağaçlar damgalanmamış, nakliye tezkeresi doldurulmamıştır. El yazısı ve karalamalar ile değiştirilmiş yerleri göze çarpan protokolde yer alan anlaşma maddeleri plana işlenmemiştir. Dolayısıyla hükmü zayıftır. Ki zaten protokole göre kayıt altına alınması gereken ağaç türleri ve adetleri hakkında bir kayıt da tutulmamıştır. 50 yılda yaratılan orman ve ağaçlar ODTÜ’ye aittir. Ağaçlar kaçırılmıştır, nereye götürüldükleri kimin hizmetine sunuldukları belirsizdir. Protokolün planlamasında yer alanlar, bu olumsuz tabloya göz yuman ve itiraz etmeyen, ses çıkarmayan yöneticiler de eşit derecede suçludur.
Bu veriler ışığında;
- ODTÜ Rektörüyle yardımcıları ve danışmanları, yönetim kurulu ve senato üyeleri derhal ODTÜ bileşenlerinin karşısına çıkmalıdır. KKM Kemal Kurdaş Salonunda bir toplantı organize edilmelidir. Bu toplantıda yapılanların ve yapılmayanların hesabı verilmeli, bileşenlerin soruları cevaplanmalıdır. Gerekirse doğası, ortamı ve gelenekleri ile ODTÜ’yü korumak üzere ihtiyaç duyulan tedbirler burada bileşenlerle birlikte alınmalıdır.
- Eymir Gölü ve çevresi üzerinde oynanan karanlık oyun sona erdirilmelidir. Basında çıkan haberler protokolün gizli maddeleri olduğu hissini uyandırmaktadır. Rektör, belediye başkanı, vali, YÖK başkanı ile birlikte Eymir’de düzenleyeceği gazetelere çıkan yürüyüşü derhal iptal etmelidir. Bir iyileştirme ihtiyacı varsa bu ODTÜ’nün imkânları, bakış açısı ve tasarrufu ile yapılmalıdır. Akbabaları ODTÜ’ye musallat etmekten vazgeçin.
Tüm ODTÜ bileşenlerini ve kamuoyunu ODTÜ’ye sahip çıkmaya çağırıyoruz. Ormanıyla, özgürlükleriyle, geleneğiyle ODTÜ bizimdir. Rantçı ve baskıcı bir bakış açısıyla ODTÜ dönüştürülmek istenmektedir. İstibdad rejiminin hayal ettiği Türkiye’de ODTÜ’ye yer olmadığı kesindir. Bunun karşısına dikilmek ve daha güzel bir ülkeyi hep birlikte kurmak için ayağa kalkmalıyız. Herkesi kantinlerde, sınıflarda, laboratuvarlarda, yemekhanelerde, servislerde, odalarımızda, e-posta gruplarında ve sosyal medyada ses çıkarmaya, elinden gelen her türlü yöntemle direnmeye, haklarımızı, özgürlüklerimizi ve doğamızı savunmaya davet ediyoruz.
Eğitim Sen Ankara 5 No’lu Şube
ODTÜ İşyeri Temsilciliği